1 Aralık 2024 Pazar

MODERN KOŞMA

* 11.sınıf, Edebiyat performans ödevi için bir koşma yazmamız istendi. Sözde kendimiz şiir yazacağız tabii ama gerçekte bütün sınıfın ne tip şeyler yazacağı, nasıl sıfatlar ve zarflar kullanacağı da belli. Herkesin hissetmeseler bile aynı şeyleri gevelemesinden, hep aynı şeyleri evirip çevirip ifade edilmesinden sıkılmamış mıydınız hocam? Şiir dediğin devrinin duygularını yansıtmalıydı. Yüz yıl öncesini anlatan çoktu. Boşuna değil, anlıydı şanlıydı! Ya bugünü de  yüz yıl sonra mı anlatmaya değer bulacaktık?

(22 Aralık 2020)

Özgürsünüz diyorsunuz hep bana,

Daha ne istenebilir ki hayattan?

Görmek aksimi parlak bir aynada

Oysa elimdeki, plazma ekran.

 

İstersiniz hoşnut olup halimden,

Şiir yazmak aşk seline batmadan.

Övün derler gerçeklere bakmadan,

Yazın derler isyanları katmadan…

 

Bir Arif mi olmam istediğiniz?

Masaüstüme koymak bir ay yıldız?

Bolca “Ey” nidaları istersiniz,

Kafiyeleri elden bırakmadan.

 

Çok kolaydı öğretmediniz demek.

İlkokul defterlerine haritalar çizmek.

Ki çok kolay her şeye karşı çıkmak,

Hiçbir savaş aranmadan hayattan.

 

Tarih kitabı fethederse Türk’tür!

İşgalcidir sarı saçlı gavurlar!

Ama Tarih tarafsızdır çocuklar,

Hep başkaları tarihleri çarpıtan,

 

2 yaş kabullenme çağı insanda,

Konuşmayı sökeriz o yaşlarda.

5 yaş olgunluk devri insanlarda,

Büyümektir, öğrenmek, konuşmadan…

 

7 yaş heyecan aşılar bize,

Haritalar çizeriz defterimize.

Andımızı okurduk kürsülerde,

Yazık, onu da unuttuk sonradan…

 

Milli marş okuma yarışmasında,

İkincilik layık görüldü bana.

Dokuzdu yaşım, 11 olduğumda,

Kollarım kilitlendi sonradan.

 

Ortaokul sıralarında sürünürken,

Saygısız kuşların hakkı sapanken,

Defterim kafiyelerle dolarken,

Hala vardı kızıl bir heyecan.

 

Ve işte 15 yaş münasebetsiz,

Susun dediler, dır dır istemeyiz!

Yavrum her doğru her yerde söylenmez,

Yeter öğrenseniz öpmemeyi dudaklardan!

 

Ara sıra sloganlar yazın okul panolarına,

Yaşasın cumhuriyet yeter de artar.

Bir de harita çizin kafanıza,

Osmanlıların icadı olmasa da,

Sarık başa taçtır.

Yine de öğrenin Farsça tamlamaları,

Şiir okurken coşun, kükreyin!

Bir Ersoy kadar fedakâr olun belki,

Bu üstünlüktür.

Alev alevdir vatan sevgisi,

İthal kömürlerle yanması sorun değil ki,

Yeter ki yansın…

 

Kusuruma bakmayın lütfen

Bir ozan yahut şair değilim ben

Size kırmızı kaplı tabutlar vadeden

Olamam asla, köşede mendil sallayan

Komutan da olamam

Hatta söylemem lazım illa, solak da değilim ben

Saçlarımı sol tarafa yatırmaktan korkarım bazen

Atkıları kırmızı seçmekten…

Kafiyelerle sıkıştıramam dilimi

Belki de o kadar zeki değilim.

İşte, itiraf ettim huzurunuzda

İsterseniz beceriksiz deyin bana…

 

Sizlere histerik gözyaşları vaat etmiyorum

Heyecanlı nidalar da bulunmuyor bende

Ne gururlu hisseder alnınız beni dinleyince

Ne göğsünüz ne gözyaşlarınız kabarır

Hadi onlar neyse de

Tüh! Kaçırdık kafiyeyi de

Kaybettim ucunu bir yerlerde

Oysa ne güzel parmak hesabı yapıyordum beş dakika önce

Parmaklarıyla hesaplamış mıdır Veysel de?

Şunu da bilin bir mahlas alacak kadar da cesur değilim ayrıca

“Ne de olsa bu, ruhun olmasa da saklanacak bir şey” midir bu da?

Övmek gelmiyorsa içimden

Övmeyiveririm

Ama yermem de açıktan açığa

Yeremem

Bir Yücel olmaktansa

Bir Verlaine olurum

Daha mı iyi?

  

NOT: “hani nerede Türkiye teması?” diyebilirsiniz.

Ben de size derim belki,

Satır aralarına bakınız…

Bulunur mu bulunmaz mı okuyana kalmış,

Yazana kaldığı kadar…

Ben de bulamadım ama,

Hissetmiş gibi hissettim…

Şiir de zaten,

Hissettirmiş gibi yapmak,

Değil midir bazen?

 

Ama illa dersiniz koşmanın moderni olmaz

Tamamdır, kabulüm…

Yeter belki bana yukarıda saydıklarım,

İlla sisteme girilmeliyse bir marka

Yazıveririm bir tane daha

Yaşamak için şiiri

Dağlara çıkamasam da…

Överim belki Torosları

Yaparım bir parmak hesabı daha.

Yaratıcı olamasam da... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder