3 Aralık 2024 Salı

DÖRT KARDEŞ

*Kız kardeşlerime...


-Su-

 

Hep nefret etmişimdir

Dalgaların ayaklarımı kesmesini yerden

Tuzlu olurlar bazen

Bazense tatlı.

Ama hepsi buruşturur parmaklarımı

Hep bir öfke, hep bir yorgunluk bırakır geride

Saçlarımı ağırlaştırır…

Yine de, su, sudur her zaman

Hiçbir zaman bırakamazsınız birbirinizi,

Hem,

Nefret değil midir sık sık sevgiye dönüşen?

 

Onun da dalga dalga saçları

Rüzgarlı bir günün sulardaki gölgesi gibi;

Öfkesi o kadar akışkan

O kadar sakin, yine de yıkıcı;

İlk bakışta,

İfadesiz gibi gözleri sanki

Tıpkı durgun bir gölet gibi

Ama derinlere inmek…

Ya korkutur, ya da yıldırır insanı

 

Ona olan sevgim

Suya olan gibi

Bir nefret kadar güçlü,

O kadar güçlü seviyorum onu...

Çünkü o,

Bakmayın insan olduğuna,

Aslında dipsiz bir göl,

Kenarlarında yosunlu kayalar,

Ay üzerine yansısa da, içine sızmayan

Bir su kuyusu…

 

-Toprak-

 

Topraktır hep gözlerimizden ırak

Sürprizlerle dolu avuçları

Gizemlerle dolu kucağı

Hep sert, hep inatçı

Hep sessiz

Hep sakin

Ama öfkesidir yutan her canlıyı

Bir sallanmayagörsün hele

Var mısın demez,

Yahut yok musun?

 

Onun da dümdüz saçları,

Her şekle giren, uyumlu, söz dinleyen,

Yine de, nasıl oluyorsa artık, o hep asi;

Gizemli gözleri,

Sessiz, uysal ve

Yumuşak bir aldatış

Hayatı tek başına yoğurur bir edayla

Dünyaya tepeden bakış…

Toprak kadar sert bir ruh

Sert bir benlik, sert bir inat…

 

Arada bir filiz gösterir

Arada bir kök salar

Arada bir kuruyup gider,

Onun rahmine giren düşünceler…

 

Ama o hep

Bir parça toprak gibi

İçinde köz saklayıp da kendi yanmayan,

Öfkesi;

Bereketli sevgisi;

Sırtında,

Ketumlukla örülmüş heybesi.

İçindeyse,

Bir inadın sırları;

Besleyip büyüten

Beslenip büyüyen

Baş ve son timsali

Her yalnızlıkta,

Sessiz bir kucaklama sonsuza kadar

Toprak gibi…

 

-ateş-

 

Ne kendini kontrol eder

Ne başkalarını

Çileden çıkarır insanı…

 

Tıpkı bir aşka benzer bu yönüyle

Aşk değil midir sanki

Güzel gözlerden, gölgeli kirpiklerden,

ufak tatlı bir yüz ve

Bitip tükenmez bir ateşten ibaret olan?

Ne sonunu bilen,

Ne başını,

Bir ateş değil midir saf sevginin heyecanı?

 

Onun da kıvır kıvır saçları

Bebek elleri, fındık burnu,

Asla yerinde durmayan kıvrak

Çocuk bedeni,

Asla yürümeyip,

Hep koşturan

Minik ayakları,

En küçüğümüz tıpkı,

Uslanmaz, durup dinlenmez,

Pırıl pırıl gözleri,

Bir parça alev gibi…

 

O değil mi ki zaten,

Şımartılan öfke nöbetlerinden,

Yerinde durmaz neşeli oyunlarına

sıçrayıp duran;

İnce dudaklarında

Öpücükleri asla tükenmeyen

Kıvılcımlar gibi?

 

 

-hava-

 

Ne yaşar ne yaşamaz,

Ne sever ne sevmez,

Ne konuşmaz ne susmaz,

Baharı taşır kuyruğunda bazen

Ama göğsünde nemli hüznünü

Bırakıp da gelemez…

 

Hani,

Her yerde hiçbir yerde felsefesini,

Öyle benimsemiş ki namussuz,

En önce o gelir

En sonda o

Ama ne hikmetse,

Her yeri doldurur da bedeni

Ruhu görünmez ortalarda.

Kahkahaları duyulur öteden,

Öfkedir adı;

Hıçkırıkları duyulur öteden,

Sevgidir adı.

 

İnsan nasıl anlatır kendini?

Kolay iş başkalarını övmek

Kafamın arkasındaki şilini

Nasıl etsek de görsek?

İlla başkaları mı yazmalı şiirimi?

 

Eee, lafı uzatmaya ne hacet,

Bendim en büyüğü kardeşlerin,

Samyeli kadar esmer,

Poyraz kadar öfkeli,

Meltem kadar durgun,

Ayaz kadar katı,

Tipi kadar kör,

Bir o kadar sessiz,

Bir o kadar gürültülü,

Asla çalamadığım ıslıklarım,

Dilimden düşmeyen şarkılarım,

Göklerde gezinmeye intizar ruhum,

Kuşların kanatlarını, uçurtmaların kuyruklarını uçuran,

Kafası esti mi gürleyen kendi kendine…

Daha sayayım mı? Boşver be kuzum,

Kelid aynasında görür her insan kendini,

Başkaları yazmalı hayatlarımızı

Otobiyografi de neymiş, biyografidedir işin sırrı!

 

Eee, ama şu kahrolası dili

tut tutabilirsen

Söz, son bir lakırdı

Ben de, rüzgarı taşırdım saçlarımda

Ne tarak ne fırça dinlerdi insafsızlar

Yüzümden her duygu uçup giderdi iz bırakmadan

Dudaklarımda cılız bir rüzgarın nidası

Gözlerimde serin bir esinti umudu,

Bir rüzgar olma hevesiydi içimde kalan.

Ruhum özgürlüğe hasretken,

Bedenin esareti daha çok koyuyor insana!

Kararsızdım hep,

Hava kadar savruk ve

Tutarsızdım.

***

Dört kardeştik bizler,

En büyüğü bendim, hava

Bir küçüğümüz su,

Ondan sonra toprak,

Ondan sonra ateş…

Bir araya geldik mi,

Dünyayı oluştururduk,

Tüm o kaosuyla, sevgisiyle, tutkusuyla

Öfkesiyle, aşkıyla, bencilliğiyle,

Güzeliyle, çirkiniyle…

 

Toprakla ateşti en güzellerimiz,

Su güzelliğine inanmazdı bir türlü, 

Toprak ateşe dalaşır,

Ateş suyu kaynatır,

Su ateşi söndürür,

Çamura şekil verirdi.

Bense…

 

Ne en güzeliydim, ne en çirkini

Ne en zekisiydim, ne en aptalı

Bana bir sıfat bulmak lazım gelirse

Kendinden bahsetmeyi en çok seveniydim,

Hülyalı lakırdıları, bulutların tepesinde gezeniydim…

Ve yaşamaktan çok,

Yaşamı çekiştirmeyi severdim.

 

Nice sürçülisan ettiysek, affola…

 

Ağustos - 3 Ekim 2021

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder