*Kız kardeşlerime...
-Su-
Hep nefret etmişimdir
Dalgaların ayaklarımı kesmesini
yerden
Tuzlu olurlar bazen
Bazense tatlı.
Ama hepsi buruşturur parmaklarımı
Hep bir öfke, hep bir yorgunluk
bırakır geride
Saçlarımı ağırlaştırır…
Yine de, su, sudur her zaman
Hiçbir zaman bırakamazsınız birbirinizi,
Hem,
Nefret değil midir sık sık sevgiye
dönüşen?
Onun da dalga dalga saçları
Rüzgarlı bir günün sulardaki gölgesi
gibi;
Öfkesi o kadar akışkan
O kadar sakin, yine de yıkıcı;
İlk bakışta,
İfadesiz gibi gözleri sanki
Tıpkı durgun bir gölet gibi
Ama derinlere inmek…
Ya korkutur, ya da yıldırır insanı
Ona olan sevgim
Suya olan gibi
Bir nefret kadar güçlü,
O kadar güçlü seviyorum onu...
Çünkü o,
Bakmayın insan olduğuna,
Aslında dipsiz bir göl,
Kenarlarında yosunlu kayalar,
Ay üzerine yansısa da, içine
sızmayan
Bir su kuyusu…
-Toprak-
Topraktır hep gözlerimizden ırak
Sürprizlerle dolu avuçları
Gizemlerle dolu kucağı
Hep sert, hep inatçı
Hep sessiz
Hep sakin
Ama öfkesidir yutan her canlıyı
Bir sallanmayagörsün hele
Var mısın demez,
Yahut yok musun?
Onun da dümdüz saçları,
Her şekle giren, uyumlu, söz
dinleyen,
Yine de, nasıl oluyorsa artık, o hep
asi;
Gizemli gözleri,
Sessiz, uysal ve
Yumuşak bir aldatış
Hayatı tek başına yoğurur bir edayla
Dünyaya tepeden bakış…
Toprak kadar sert bir ruh
Sert bir benlik, sert bir inat…
Arada bir filiz gösterir
Arada bir kök salar
Arada bir kuruyup gider,
Onun rahmine giren düşünceler…
Ama o hep
Bir parça toprak gibi
İçinde köz saklayıp da kendi
yanmayan,
Öfkesi;
Bereketli sevgisi;
Sırtında,
Ketumlukla örülmüş heybesi.
İçindeyse,
Bir inadın sırları;
Besleyip büyüten
Beslenip büyüyen
Baş ve son timsali
Her yalnızlıkta,
Sessiz bir kucaklama sonsuza kadar
Toprak gibi…
-ateş-
Ne kendini kontrol eder
Ne başkalarını
Çileden çıkarır insanı…
Tıpkı bir aşka benzer bu yönüyle
Aşk değil midir sanki
Güzel gözlerden, gölgeli
kirpiklerden,
ufak tatlı bir yüz ve
Bitip tükenmez bir ateşten ibaret
olan?
Ne sonunu bilen,
Ne başını,
Bir ateş değil midir saf sevginin
heyecanı?
Onun da kıvır kıvır saçları
Bebek elleri, fındık burnu,
Asla yerinde durmayan kıvrak
Çocuk bedeni,
Asla yürümeyip,
Hep koşturan
Minik ayakları,
En küçüğümüz tıpkı,
Uslanmaz, durup dinlenmez,
Pırıl pırıl gözleri,
Bir parça alev gibi…
O değil mi ki zaten,
Şımartılan öfke nöbetlerinden,
Yerinde durmaz neşeli oyunlarına
sıçrayıp duran;
İnce dudaklarında
Öpücükleri asla tükenmeyen
Kıvılcımlar gibi?
-hava-
Ne yaşar ne yaşamaz,
Ne sever ne sevmez,
Ne konuşmaz ne susmaz,
Baharı taşır kuyruğunda bazen
Ama göğsünde nemli hüznünü
Bırakıp da gelemez…
Hani,
Her yerde hiçbir yerde felsefesini,
Öyle benimsemiş ki namussuz,
En önce o gelir
En sonda o
Ama ne hikmetse,
Her yeri doldurur da bedeni
Ruhu görünmez ortalarda.
Kahkahaları duyulur öteden,
Öfkedir adı;
Hıçkırıkları duyulur öteden,
Sevgidir adı.
İnsan nasıl anlatır kendini?
Kolay iş başkalarını övmek
Kafamın arkasındaki şilini
Nasıl etsek de görsek?
İlla başkaları mı yazmalı şiirimi?
Eee, lafı uzatmaya ne hacet,
Bendim en büyüğü kardeşlerin,
Samyeli kadar esmer,
Poyraz kadar öfkeli,
Meltem kadar durgun,
Ayaz kadar katı,
Tipi kadar kör,
Bir o kadar sessiz,
Bir o kadar gürültülü,
Asla çalamadığım ıslıklarım,
Dilimden düşmeyen şarkılarım,
Göklerde gezinmeye intizar ruhum,
Kuşların kanatlarını, uçurtmaların
kuyruklarını uçuran,
Kafası esti mi gürleyen kendi
kendine…
Daha sayayım mı? Boşver be kuzum,
Kelid aynasında görür her insan
kendini,
Başkaları yazmalı hayatlarımızı
Otobiyografi de neymiş, biyografidedir
işin sırrı!
Eee, ama şu kahrolası dili
tut tutabilirsen
Söz, son bir lakırdı
Ben de, rüzgarı taşırdım saçlarımda
Ne tarak ne fırça dinlerdi
insafsızlar
Yüzümden her duygu uçup giderdi iz
bırakmadan
Dudaklarımda cılız bir rüzgarın
nidası
Gözlerimde serin bir esinti umudu,
Bir rüzgar olma hevesiydi içimde
kalan.
Ruhum özgürlüğe hasretken,
Bedenin esareti daha çok koyuyor
insana!
Kararsızdım hep,
Hava kadar savruk ve
Tutarsızdım.
***
Dört kardeştik bizler,
En büyüğü bendim, hava
Bir küçüğümüz su,
Ondan sonra toprak,
Ondan sonra ateş…
Bir araya geldik mi,
Dünyayı oluştururduk,
Tüm o kaosuyla, sevgisiyle,
tutkusuyla
Öfkesiyle, aşkıyla, bencilliğiyle,
Güzeliyle, çirkiniyle…
Toprakla ateşti en güzellerimiz,
Su güzelliğine inanmazdı bir türlü,
Toprak ateşe dalaşır,
Ateş suyu kaynatır,
Su ateşi söndürür,
Çamura şekil verirdi.
Bense…
Ne en güzeliydim, ne en çirkini
Ne en zekisiydim, ne en aptalı
Bana bir sıfat bulmak lazım gelirse
Kendinden bahsetmeyi en çok
seveniydim,
Hülyalı lakırdıları, bulutların
tepesinde gezeniydim…
Ve yaşamaktan çok,
Yaşamı çekiştirmeyi severdim.
Nice sürçülisan ettiysek, affola…
Ağustos - 3 Ekim 2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder