İnsan büyüdükçe öğreniyor ağlamayı
Bir romana, bir filme, bir
insana…
Oysa, sanılanın aksine,
Kolay kolay akmaz gözyaşları
çocukken yüreklerimize,
Gerçi, malumunuz, zamanla,
Geçmişin kokularını doldurduğu
ceplerinde,
Gözyaşlarını da biriktiriyor
insan...
Neyse ki,
Bütün gözyaşlarını silebilen,
Sihirli elleri vardır benim babamın.
Meğer hep,
Geride kalan çocukmuş ağlatan
bizleri,
Bazen sarışın bir neşe,
Esmer bukleli bir hüzün,
Trenlerden korkan ince bir yüz,
Terbiye görmemiş bir masumiyet...
Bazense,
Sadece bir paket gofret,
Patlak bir top…
Neyse ki
Her birinde bir çocuk saklı
çizgileriyle,
Sihirli avuçları vardır benim
babamın…
Hani bazen,
Sura yahut alarma kadar, artık,
Neşelenmem, sanıyor ya insan
Her trajedinin eşiğinden dönmüşken,
Kapında unutuluyor ya sevgiler sık
sık?
Rüzgar bile, o bile, unutuyor ya
perdelerimizi bazen?
Neyse ki
Gerektiğinde her dinden,
800 neşeli metni tek tek sayabilen,
Sihirli parmakları vardır benim
babamın…
Hani, hatırlarsınız belki,
Rüzgar okşayışlı elleri vardı ya
annelerin,
Sonbahar poyrazını bahar meltemine
çeviren saçlarımızda?
Bir de,
Neyse ki,
Sıcak yaz, soğuk kış günlerinin
kovaladığı
Yaz yağmurundan
Kış güneşine,
Her titrediğimde, beliriveren
omzumda
Sihirli kolları vardır benim
babamın…
Neredeyse,
-Başta ben olmak üzere-
Her çocuk bir kere korkmuştur
yıldırımdan
Her çocuk bir kere ölmüştür
rüyasında
Her çocuk bir kere korkmuştur
geceleri uyumaktan
Her çocuk sık sık korkmuştur
masalları bırakıp,
Dünyayla yüzleşmekten…
Ama neyse ki,
Sanırım orada olacak her zaman,
Bütün dünyayı taşıyacak kadar güçlü,
Bütün dünyanın taşıyamayacağı kadar
ağır,
Sihirli elleri vardır,
Benim babamın…
27 Haziran 2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder