-Bir ressamınki kadar
Kirli
bir palet olsaydı ruhum.
Yine
de daha temiz olurdum
Tek
tip, siyah mürekkepten,
Arınsaydı
kalbim.
İşte
o zaman
Bir
ömür boyu
Dünyada
başka iş kalmamışçasına
Doğa
ananın saçlarını çizerdim.
Lösemisi
ilerlediğinde
Bir
anı kalsın diye ona… -
Koskoca bir cebi vardır
Doğa Ana’nın yamalı cübbesinin
Sayısız gündoğumları saklar içinde
Bir de sayılı günbatımları
Bitmeyecek sanılan öfkeler,
Bir rüya kadar akışkan sevgiler.
Tuhaf gözlüklü böcekler,
Her gün belirdiği hızla yok olan,
Bakire çiçekler…
Bir de kuşağı vardır Doğa Ana’nın
Kuzeyi yosun tutar, karıncalar yuva
yapar güneyine.
Doğusundan düğümlenip,
Batısından çözülür.
Yalnızlığı toplayıp içinde,
Bizleri kendinde tutan
Üzerinde vıraklayıp durduğumuz,
Sımsıkı, gri bir kuşağı vardır Doğa
Ana’nın
Varsa bir omzu -yoksa bile-
Bir de heybesi vardır Doğa Ana’nın
Dibi de deliktir hani
Yıldızlar kadar anlamsız, yıldızlar
kadar sayısız,
Her anlamı barındıracak kadar
anlamsız
Anlamlar kadar sayısız,
Dudaklardaki anlamlarına akan,
Bazen beyaz etekli, bazen çıplak
Bazen dönen, süzülen; kimi zaman
sürünen
Yalaka ve isyankar
Her adımda farklı bir ahenkle
Yankılanıp duran midemizde
Her şey olana dek hiçbir şey
İşte öyle tuhaf
Kelimeler taşır içinde…
Belki bir de bohçası vardır Doğa
Ana’nın
Yerini bir üvey anne alana kadar
Şımarık, yalnız ruhlarımızdan
toplayacağı,
Umut lekeli, rüzgar düğümlü
Bir de bohçası vardır…
Kimbilir
Bir ihtimal
Herhangi bir yerde
Belki vardır kendisi de hâlâ,
Doğa Ana’mızın…
15 Haziran 2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder