Güller beyaz olmalı; yaprakları koyu yeşil.
Kusursuzluğun fabrika işi, dikişsiz entarisi gibi,
Beyaz bir gül kanatmalı ellerini…
***
Kar yağıyor
Yorgun bir güneş
Şiir defterinden sayfalar yırtıyor, kelimeleri beyaz, bembeyaz parlıyor.
Kar yağıyor
Umutsuz bir tanrı
Şarkı söylüyor, dinç anaç sesi lapa lapa titriyor; notalar ayaklarımızın altında gıcırdıyor.
***
İstanbul’da kar yağıyordu
Soğuğu getiren
Ne şuydu ne buydu.
Sen bilmezsin sevgilim, kimseler bilmiyor,
Bu sene kar, benim yüzümden yağıyordu.
Çünkü kalbimdi, o cıvık et parçasıydı,
Ayazda kaldırımlarda çıplak ayak koşuşturan.
O yaramaz küçük, bu senenin başlarında, geçen senenin sonlarında,
Soğuk kapmıştı.
Sigaraya yasak vardı,
Ne de bir düşman kazanmıştı 613 günde,
Bir kupa uzatacak ona.
Cık, cık, cık.
Neler de olurmuş şu dünyada?
Yandı önce, hafiften ama, kısık ateşte.
Sonra terledi.
Sonra üşüdü.
Sonra da şifayı kaptı işte.
Kafanı kaldır sevgilim,
Pencereden dışarı bak.
Sen bilmezsin, cahilsin ama,
İstanbulu tepeden tırnağa titreten o beyaz güller,
Senin eserin.
Biçare İstanbul, asırlık dulluğunda, bir benim kahrım kalmıştı çekmediğin!
Ama boşver ulan! Sen kaçın kurasısın, boşver!
Bilirsin, iyidir üşümek
Temizdir.
Ya yansaydım?
Ya ateş yağsaydı kaldırımlarına,
Kirli kepenklerine, boynu bükük gecekondularına yazık olmaz mıydı?
Herkes anlamaz mıydı bu işte bir tuhaflık olduğunu?
Biraz daha günahı taşır mıydın, boynunda, yer var mıydı benim vebalime de?
Sen, kaçın kurası, kocakarı İstanbul,
Seni gidi çingene şehir,
Bu sene de benim aşkım yudu pakladı seni
Tepeden tırnağa kefenlisin şimdi.
Çamura bulanmadan bu soğuk kumaş,
Sana bir de uğurlar-ola’ya
Ağıt yakmak gerek.
Uğurlar ola şairler yosması,
Uğurlar ola!
24 Ocak 2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder