15 Ekim 2025 Çarşamba

CLVII - UTANÇ

 

Acımak mıydı sevgiyi bitiren? 

Hayır mı diyorsun Fi? Aşk mıydı onun azığı?

Ya sevgi ile aşk ne zaman ayrılırdı birbirinden,

Eğer her ikisi de besleniyorduysa gönülden?


O kadar uzun zaman ürktün ki içten içe,

Ellerine kundaklanıp verilen o kutsal sevginin tükenmesinden

Korkundan boğuverdin onu, çoktan öldürdün belki de

             çileli bir hoşgörü bıraktın geriye

Yüreğin ağzında yaşadın hep, bilmiyor muyum sanki?

Şimdiyse mazur gör merakımı: bu acımak alınmalı mı kalbe, sevgi niyetine?


Kalp desen duruyor yerli yerinde,

Gönül desen pare pare…

Yüreğimi sorsan Kafdağına sakladım

              uzakta şefkatli pençelerinden, güvende 

Şimdiyse mazur gör merakımı: Bu acımayı mı basmalı bağrına, 

                kirletilmiş o kutsalın yerine?

13 Eylül 2025

10 Ekim 2025 Cuma

CLVI - UYKUNUN BÖYLESİ

Yakmak mı daha çok acıtır,

Yoksa yanmak mı aşkta?

Ateşin de canı yanar mı dersin,

Alevleri göğü sardıkça?


Bir sanrı mıdır gerçek olan?

Duyduğunu sandığın fısıltılardan doğan,

Belki anlam veremediğin,

Birkaç bakıştan beslenen…

Yoksa gözlerinin gördüğü,

Aklının bildiğini mi oynamalı

Bu mırıltılarla yazılmış komedyada?



Anlamı vermeli mi insan, görmeli mi?

Yoksa boşverip sarılıp yatmalı mı

Gülüşlerin bile tembelce uzandığı bir mahmurlukta?

Kaçmalı mı ardına bakmadan, 

Kalmalı mı anlamsız bir inatla?

Susmalı mı yine?

Biri ağzının içine bakarken,

Susmalı mı yılların yılgınlığıyla?

Yaşıyorken hem de,

Her şeyden yaka silkmenin tam kıyısında


Belli…

Bir başkasına verilecek bir kalp değil bu seninkisi,

Günahtır fukaranın omzuna yüklemek böylesini

Her mahşerde cehennemler dolusu avukat tutacak bir günah hem de,

Göğsündeki su çekip şişmiş şu illetin

Ağırlığını taşıtmak bir başka beniâdeme. 


Öyle bir illet ki 

kazık saplasan kan değil

Tembel bir irin akacak, zehirli 

O bile sahte belki.

Paketleyip cebine koyduğun,

Soran olursa sattığın şu veryansınların gibi. 



Ya da 

Senin şu herkese yutturduğun

Aklı selimliğinin selameti gibi 


Ya da 

Sakladığını sandığın

Şu büsbüyük sır gibi


Anlayacağın

O bile sahte belki

Ayrılığı tatmazken,

Aşkı oyun sanan,

Çalıkuşlarının cehaleti gibi. 


8-10 Ekim 2025


10 Eylül 2025 Çarşamba

CLV - ÜFÜRÜKÇÜNÜN ARZUSU

 


Bir dileğim vardı unuttuğum. 

Nihayet hatırladım Fi,

Rüzgar olacaktım ya hani 

Onun yanaklarına dokunup geçmek içindi vakti zamanında 

Şimdiyse…


Önce

Sahneyi kurmak lazım gelir gözlerinizin önünde

Eksik kalmamalı hiçbir şey:

Ne de olsa, 

Bedenim terleyip dururken şu salonun ortasında

Zihnim bambaşka diyarlarda, 

Yüksek bir binanın karanlık odasında,

        Çenesini avuçlarına dayamış,

        Pencereden şehir ışıklarına dalıp gitmiştir aslında. 

Kostümler de yerli yerindedir ha!

Siyahlar içindeyizdir baştan aşağı

Tercihen uzun etekler

Saçlarımız da omuzlarımıza dökülmektedir

Ama fazlaca dağılmadan 

Yağmurdan ıslanmış uçları kıvrık kıvrıktır heyecandan,

Tepesindense az yatıktır. 

Eski bir mafya filminin

Kitap kokulu müziği eşliğinde

Kimbilir hangi şehrin, pencerenin dışına hapsolmuş gece manzarasına

Dalıp gitmişizdir. 

Yalnızızdır

Yapayalnız hem de 

Neden dersen 

Rüzgar dediğin kimsesiz olmalıdır Fi, 

Hakkını veremez başka türlü.

Kalp hazır olduğunda,

Kapkara ve serin bir yalnızlık sırnaşacaktır şehvetle,

Omurgamızdan aşağı, bir ürpertiymişçesine

İnce parmakları okşayacaktır göğsümüzü

Şarabımtrak bir şiirin aroması kalmıştır dilinde,

O tadı aldıkça kızışacaktır bedenimiz

Tepeden tırnağa…


Hani rüzgar olacağız ya Fi

Yolumuz düşerse o ayrı ama 

Sade malum kumrala olmayacak bu seferki esişimiz, 

Onlarca kişiye ulaşmalı aynı anda.

Uğultusu yayılmalı sinsi bir şefkatle,

Islak sokakların ruhunu okşamaya.

Hüznünü güneş renkleriyle gizlemekten yorulan falanca da olur,

Yaşamaktan asla yorulmayacak şu sahte tembel heveskar da.

Günleri uzatmak için boyuna alevlerini körükleyip duran iri gözlü filanca da olur,

Geride kalmış yüzyılın salon asilzadelerinden kendine her nasılsa bu çağda yer bulmuş nazenin de.

Ayaz kesmis yorgunluğunu bir cüretle adımlayan şu ruh da olur,

taze bir sonbaharı anımsatan her karşılaşmada,

Gönlüne çocuklarını bastırmış hayatın erken büyüttüğü çocuk kalpli anne de, 

esir düşmüş binbir gecenin diyarlarına.

Kimbilir

Belki sokak serserilerinin dalgınlığına da çarpıveririz şansımız varsa

              Şu kendini bilmez, boğucu son yaz gecelerinden birinin sonunda


Eğer sen hazırsan cinlerin cini

Hazırım ben de 

Rüzgara karışmaya 

Ruhumla, bedenimle

Zamanın ve hüznün ve umudun içinde akmaya 

9 Eylül 2025