Kendini gerçeklere ulaşmış mı sayacaksın
Ritim mi
ulaştıracak seni
Kimsenin
bilmediği
Dünyanın saf,
parlak
Yahut paslanmış
gerçeğine…
Sonra,
Böbürlenecek
misin
Sessiz bir
sırıtışla
Devam mı
edeceksin herkesi kandırmaya,
Saçların iz
bırakırken yastığında,
Yüzünde iz
kalmasın diye sırtüstü uyumaya alışacak
Bir yandan bir
sefilin rolünü mü oynayacaksın
Barok taklidi
sahnende
Hedefin
Madeleine mi?
Yazdıklarını
mısralar mı sanıyorsun?
Benzin kokusunu
küçümserken,
Sanki lavantadan
çok anlıyorsun!
Bir meret mi
sanıyorsun kendini
Uçlu kalem yerine
kurşun kalem
Mouse yerine
klavye kullanınca?
Sanki çok matah
bir şey apıyor seni
Devirmek, yıkmak
lobutları birbiri ardına
Kırılma ama
Bir tabanca bile
değilsin aslında
Bir mermiden
fazlası olma hakkı
Verilmemiş sana
hala
Her öldürdüğünde
Ölüyorsun da…
Boş bir kovan
kalıyor geriye,
Ya sana
kalmamışsa o bile?
Aynalardan
beklediğim kadar şey bekliyorum kendimden
Onlara güvendiğim
kadar güveniyorum kendime
İnsanlığımızın
birimini oluşturan parlak yüzeylerde
Ateşimi ve
basıncımı ölçüyorum
Ama yine de,
Gözlerim anlamsız
bakıyor hep,
Dudaklarımın
kenarında sahte kıvrımlar,
Kendimi
kaybetmemek adına,
Ruhumu tarıyorum
her gün
Ve ben!
Her zaman ben!
O kahrolası ben!
Tanrım…
Küçümseme hakkını
elimde bulundurduğum tek şeyi
Hakkınca
küçümseyemiyorum!
22 Şubat 2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder