(2 Kasım 2020)
Marifet sarı
yaprakları karartmakta mıdır?
Yahut
dizeleri gün ışığıyla besleyip büyütmek
Beyaz, pembe
patlayan tomurcuklarla tozlaştırmak?
Ateşlerden
mi söz açarsın? Çiçeklerden mi?
Çürümüş bir
meyve süsler kelimeleri bazen,
Berrak bir
şelale kirletir yarınları…
Dilinde
çiçekler açtırmak
Perilerin
büyüttüğü Zulhumar gibi…
Kara bir
keyif vermek insanlara
Hades’ten
yetişme bir Mephisto gibi…
Bilinmezlik
içindeyim,
Hamlet’ in
Ophelia’ya olan aşkından,
Daha
bulanık, daha berrak,
Kraliçe
kadar masum, zalim…
Pollyanna
kadar iyimser, karamsar…
Kafiyeler
süslemeliydi dilimi
Beynim bir
kek kalıbında rahat ettiği kadar
Rahat ederdi
Belki bir
mikrodalgada pişirmeliyim
Fikirlerimi,
hislerimi, varlığımı
En kolayı
kadere havale etmekti her şeyi
Ama yazık
olmayacak mıydı bizleri yazan “El’e”
Kim duymuş
kim görmüş
Başarı’nın
kaderin çocuğu olduğunu
Sefaletin
Kader’in Vaftiz çocuğu olmadığını?
Sefil
değilim Kadere neden inanayım
Dahi değilim
neden inanmayayım?
İnanmadığım
sürece, inanabilirim
İnandığım
sürece ise
İnanamam…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder